“Kriz” ancak kapitalistlerin dilinde “fırsat” demek olabilir. Canları yanan emekçilerin dilinde haklarının gasp edilmesi için “bahane” demektir.

“Büyük”, “güçlü” olduğu iddia edilen ama nedense gözünü her “fırsat”ta çevirmenlerin aldığı mütevazı ücretlere diken birtakım yayınevlerinin, çevirmenleri arayarak mevcut sözleşmelerini feshetmek veya sözleşmelerine yeni maddeler eklemek için baskı yaptıklarını duyuyoruz. Sanki döviz krizini çevirmenler çıkarmış; sanki kâğıdın Türkiye’de üretilmesine çevirmenler engel olmuş; sanki kâğıt piyasasında spekülasyonları çevirmenler yapıyormuş gibi, döviz ve kâğıt krizinin faturasını çevirmene kesmeye çalışıyorlar.

Kitap çevirmenlerinin ikinci ve müteakip baskılardan aldıkları mütevazı telif haklarını kırpıp kuşa çevirmekle ne kadar kazanacaklarını bilmiyoruz ama neleri elimizden aldıklarını biliyoruz:

Hayatını kitap çevirerek kazanan insanlardan bu işi yapma, bu işe devam etme imkânını;

Okurdan iyi kitapları iyi çevirilerle okuma imkânını;

Kültürümüzden dünya edebiyatı ve düşüncesinin önemli eserlerini kazanma imkânını alıyorlar.

Mevcut ilişkiler ağı içinde, her şey gibi iyi çevirinin de bir ücreti var; yabancı yayınevinin telifini, matbaanın parasını, dağıtımcıların payını kesemeyen bu “büyük”, “güçlü” yayınevleri, çevirmenleri kölelik sözleşmelerine mecbur edemezler. Bütün kitap çevirmenlerini bu kölelik şartlarını reddetmeye, uygulanan baskılara direnmeye, yasal ve ekonomik haklarını savunmak için Çevbir’de örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Çevbir Yönetim Kurulu