Savaş Kılıç’ın IX. Yayıncılık Kurultayı’nda “Yayın Dünyasında Yeni Dönem” başlıklı panelde Çevbir adına yaptığı konuşmanın tam metnidir.
Çevirmenler salgın krizine sorunlu girdiler, dolayısıyla nasıl etkilendikleri konusunda bilgi vermeden önce, size kısaca Çevbir’i tanıtmak ve bu krize hangi bakımlardan sorunlu girdikleri hakkında bilgi vermek istiyorum.
Çevbir 2006’da kitap çevirmenlerinin çalışma koşullarını iyileştirmek ve haklarını korumak için kurulmuş bir meslek örgütü. Şu anda 470’i aşkın üyesi var. Bunların çok büyük bir kısmı doğrudan kitap çevirmeni.
Üyelerimizin öncelikle mali haklarını takip ediyor ve gerektiğinde hukuki yollara başvuruyoruz. Nedir mali hak takibi?
Bu konuda esas itibariyle üç tür faaliyette bulunuyoruz:
- bandrol takibi
- eksik kalmış veya gecikmiş alacakların tahsili
- sözleşmeler konusunda kılavuzluk ve arabuluculuk
2019’un başlarından beri, THGM’nin açıkladığı bilgileri takip ederek, üyelerimizin çevirileri için bandrol alınmışsa haber veriyoruz. Bandrol uygulaması, bildiğiniz gibi, yayıncıları ve eser sahiplerini sadece korsancılığa karşı korumuyor, aynı zamanda eser sahiplerine yayınları hakkında tarafsız bir merciden şeffaf bir şekilde bilgi edinme, böylece haklarını koruma imkânı veriyor.
Bandrol konusunda üyelerimizi bilgilendirmek, önemli faaliyetlerimizden biri ve bu konuda yürüttüğümüz çalışmalar, sektörün regülasyonuna katkıda bulunuyor. Bandrolle ilgili sistematik usulsüzlük gibi bir pratikle Çevbir tarihinde bir-iki kez karşılaştık. Hatırlayacağınız üzere, geçen yıl da bandrol meselesiyle ilgili bir olay patlak vermişti. O olay sırasında Çevbir olarak bütün yayıncıları töhmet altında bırakmayacak bir açıklama yapmaya özen göstermiştik ve, nitekim, yaptığımız açıklama Yaybir tarafından kendi web sitesine konacak kadar nesnel bulunmuştu. Geçen yılki olayla ilgili 14 üyemiz bize başvuruda bulundu, biz de gerekli adımları attık. Öyle umut ediyorum ki bu gibi sorunlar giderek daha az yaşanacaktır. Bu tür durumların bütün sektör için zararlı sonuçları olduğunu söylememize gerek bile yok, ama bize nasıl yansıdığını bir rakamla açıklayabilirim: Geçen yıl, yani 1 Mart 2019 ile 1 Mart 2020 arasında, bandrol bilgilerinin kontrol edilmesi için bize başvurmuş olan üyelerimizin sayısı 50, kontrol edilen kitapların sayısı ise 100’ün üzerinde.
Normalde Çevbir’den mali hak takibi isteyen üyelerimizin sayısı yılda 10-15 olurdu. Ama geçtiğimiz yıl, çevirmenler için zor bir yıl olduğundan, bu sayı 40’a ulaşmıştı. Bandrol usulsüzlüğü dışındaki başvuruların konusu ise, esas itibariyle gecikmiş veya eksik alacaklardı. Bu dönemde üyelerimiz adına toplam 205 bin TL tahsil edip hak sahiplerine aktardık.
Salgından önceki bir yıl içinde çevirmenler adına olumlu gelişmeler de olmadı değil. Örneğin, Yaybir’in girişimiyle basılı kitapta KDV’nin kaldırılması, yayıncılığın bütün paydaşları açısından bir kazanım oldu ve çevirmenlerin telif oranında (sözleşme koşullarına da bağlı olmakla birlikte) bir artış gerçekleşti.
Buna rağmen, rakamlardan anlaşılacağı üzere, çevirmenler Covid19 salgınından önce, zor bir dönemden geçiyordu. Bunun bir sebebi de kazanılmış hakları arasında yer alan, müteakip baskılardan kaynaklı telif haklarının tırpanlanmak istemesiydi. Bu hak kaybını sistematik bir şekilde uygulamak isteyen bir sermaye kuruluşuna karşı koyduğumuzu ve kamuoyu açıklamasıyla kitap çevirmenlerini bu tür sözleşmeleri reddetmeye çağırdığımızı –yine– hatırlarsınız.
Salgın krizinden sonra üyelerimiz arasında yaptığımız ankete göre, çevirmenlere telif oranını düşürmek üzere teklifte bulunan ve olumlu cevap alan hiç olmamış. Bundan sonra da hiç olmamasını umuyoruz, çünkü –açıklayacağım üzere– kitap çevirmenleri için müteakip baskılardan elde ettikleri mütevazı gelir bir bakıma sigorta ve emeklilik anlamına geliyor.
Çevbir’in Tip-Sözleşme ile kitap çevirmenlerine tavsiye ettiği asgari ücret: 2000 adet üzerinden %7 net. Bu oran piyasada yaygın olarak uygulanıyor, hatta kimi yayınevleri daha yüksek oranlarda sözleşme imzalıyor. Şimdi bu asgari oranın reelde neye tekabül ettiğini anlamaya çalışalım: Etiket fiyatı 20 TL olan 160 sayfalık bir kitap için: 2800 TL. Böyle bir kitap yaklaşık 1.5 ayda çevrilebilir. Aylık asgari ücret şu anda yak. 2300 TL (net), 1.5 ay içinse yak. 3500 TL ediyor. Kısacası, Çevbir’in öngördüğü telif oranı üzerinden ödeme alsa bile, kitap çevirmeninin aylık kazancı asgari ücretin altında. Çevirmenlerin dezavantajlı durumunu dengeleyebilecek yegâne şey, müteakip baskılardan hak ettikleri payı almaları.
Kitap çevirmenleri emeklilik ve sağlık sigortası gibi sosyal güvencelerden mahrum. Zorunlu olan Genel Sağlık Sigortası primlerini ve tek emeklilik imkânı olan Bireysel Emeklilik primlerini kendilerinin ödemesi gerektiğini düşünürsek, gelirlerini net asgari ücret değil de brüt asgari ücretle karşılaştırmak gerekir ki, o da şu anda 3460 TL civarında. Bunu (brüt asgari ücret x 1.5 = 5200 TL) karşılayabilmek içinse telif ücreti oranının 20 TL’lik kitap için ya 2000 üzerinden net %13 olması gerekiyor ya da 3000 üzerinden net %8.5. İlk baskıda bu oranları vermek kolay olmadığına göre, çevirmenlerin sonraki baskılarla ilgili haklarını korumak gerekiyor.
Salgınla birlikte gündeme gelen ve önem kazanan konulardan biri, e-kitap yayımının artması oldu. Basılı kitap için bir asgari telif oranı belirlemiş olduğumuz gibi, e-kitap için de belirleyip üyelerimize tavsiye ettik: Çevbir olarak e-kitaplardan çevirmenlerin alması gereken ücretin, “yıllık satış tutarının %12’si” olması gerektiğini düşünüyoruz ve yayıncılardan önerecekleri sözleşmelerde bu oranı dikkate almalarını rica ediyoruz.
Bu asgari oranlar ve sonraki baskılardan telif hakkının ödenmesi çevirmenler için hayati önem taşıyor, çünkü yaptığımız ankete göre, üyelerimizin yaklaşık %18’i zorunlu olan Genel Sağlık Sigortası primlerini ödeyemiyor.
Salgından sonra borç veya kredi almak zorunda kalanların oranı da yak. %17. Salgın dolayısıyla kitap/altyazı çevirisi dışındaki işlerini kısmen veya tamamen kaybettiğini belirtenlerin oranıysa yaklaşık %23. Bu koşullarda salgın kriziyle karşılaşan çevirmenler arasında aylık ortalama gelirinde azalma olduğunu belirtenlerin oranı %43.
Yayıncılıkla ilgili istatistiklere gelelim: Üyelerimizin yaklaşık %36’sı teslim edilen çevirilerin basımının ertelendiğini belirtmiş. Yine yaklaşık %17’si çeviri projelerinin yayınevleri tarafından askıya alındığını, %8’i sözleşmesi yapılmış çevirilerin tesliminin ileri bir tarihe alındığını belirtmiş. Yaklaşık %19’u da alacaklarının yayınevleri tarafından geç yatırıldığını veya ertelendiğini beyan etmiş.
Üyelerimiz içinde tam zamanlı çeviri mesaisi yapanların oranı yak. %39. Salgından sonra eskisi gibi tam zamanlı çeviri mesaisiyle geçimini sağlayabileceklerini düşünenlerin oranı %32. Aradaki %7’lik fark, artık başka gelir kaynakları yaratmak gerektiğini düşünenlerden oluşuyor.
Salgının çeviri kitapların yayımı üzerindeki etkisini anlamak için, basit bir karşılaştırma yapabiliriz: Bandrol verilerinden anladığımız kadarıyla, 15 Mart 2019 ile 15 Haziran 2019 arasında yak. 4650 çeviri kitap basılmış ya da yeni baskı yapmış; 2020’de aynı dönemdeyse 4700. Görüldüğü üzere çeviri kitap sayısında düşüş şöyle dursun, küçük de olsa bir artış var. Fakat aynı verilere baktığımızda genel bir izlenim olarak, ağırlığın birinci baskılardan müteakip baskılara kaydığı söylenebilir. Çeviri için seçilen kitapların içeriği üzerine konuşmak içinse hem erken hem de elimizde böyle bir veri yok.
Dolayısıyla çevirmenler arasında şu an için düşük düzeyde de olsa iş kaybı var, ama bu durum üyelerimizi şimdiden tedirgin etmeye yetiyor. Bize henüz aksetmiş olağandışı bir gelişme yok, bundan sonra da olmamasını diliyoruz. Umarım salgın kriziyle birlikte ortaya çıkan ekonomik daralmayı, yayıncılık alanında çalışan paydaşlar, güçlü olanın faturayı zayıf olana ödetmesi yerine veya birbirleriyle kıyasıya çatışmak yerine, dayanışma içinde çözmeye çalışırlar. Bu toplantının bu anlamda bir diyaloğa ve belki dayanışmaya vesile olmasını diliyoruz.