Savaş Kılıç

1) İsim Cümlelerinin Şimdiki Zamanı Yok mu(dur)?

Çevirilerde sık sık karşımıza çıkan sorunlu durumlardan biri “koşaç” veya “cevher fiili” denen ve farazi (daha doğrusu, yapısal) olarak Türkçe olmak fiilinin isim cümlelerinde 3. tekil şahıs çekimi için başvurulan +DIr’ın1 yerli ve yersiz kullanımlarının saptanmasıdır. DIr’ın isim cümlelerinde geniş zamana tekabül ettiğini söyleyebiliriz:

İstasyon yakındır.2

Bilinen geçmiş zaman çekimi ise, bildiğimiz üzere, idi veya +DI şeklinde yapılır:

İstasyon yakındı (yakın idi).

Buna karşılık, +DIr konuşma dilinde sık sık düşürülür. Bunu da sadece tutumluluk amaçlı bir kullanım olarak görmemek lazım (çünkü düştüğü durumlarda çevresindeki cümlelerin zaman çekimi de değişir).

Somut bir örnek üzerinden gidelim:

– Affedersiniz, istasyon nerededir?

– İstasyon yakındır.

Bu tür bir kullanım Batı dillerindeki koşaç kullanımını taklit ettiği için “doğru”ymuş (dilbilgisel olarak kabul edilebilirmiş) gibi görünse de aslında Türkçenin yapısına aykırı düşer. Sıradan bir konuşmada bu diyalog şu şekilde cereyan eder:

– Affedersiniz, istasyon nerede[Ø]?

– İstasyon yakın[Ø].

Burada, bu ikinci kullanımda, işaretlenmemiş olmakla birlikte, bir şimdiki zaman değeri söz konusu.3 Bir bakıma şöyle yorumlayabiliriz:

– Affedersiniz [şu konuştuğumuz anda, benim size soru sorduğum şu yer ve anda] istasyon nerede?

– İstasyon yakın [işte şuradan sağa dönün, yüz metre yürürseniz karşınızda].

Birinci tür kullanım (+DIr’lı olan) ise geniş zaman değerini içerdiği için sözgelimi bir şehir rehberinde veya ansiklopedide karşılaşacağımız, karşılaştığımız takdirde de yadırgamayacağımız bir zamansallık içeriyor:

Söğütlüçeşme Tren İstasyonu, Kadıköy Evlendirme Dairesi ve Belediye Başkanlığı’nın yanındadır. 1980’lerin başında inşa edilmiş olan yeni istasyon binası hemzemin olmamasıyla dikkat çeker.

Bu geniş zaman kullanımı, bugün için büyük ölçüde yazı diline, onun da özellikle resmi diyebileceğimiz söylem düzeyine, ayrıca buna bağlı sayılabilecek, akademik ya da nesnel tınılı söylem türlerine özgü görünüyor. Bunun dışında, doğası gereği hükümlerinin bütün zamanlara yayıldığı varsayılan sözceler olarak atasözlerinde de karşımıza çıkar:

Baskın basanındır;4
Akıl yiğide sermayedir;
Bahar çiçeğiyle güzeldir;
Yakın dost hayırsız hısımdan yeğdir, vb.

Bu tür ifadelerde +DIr’ı düşürme isteğini çoğu zaman duymayız, pek aklımızdan geçirmeyiz, çünkü atasözlerinin geniş zamanı içinde yanlış durmazlar. Oysa ek’in konuşma dilinde yersiz kullanımı kulak tırmalar. Bu da yazı dili ile konuşma dili arasındaki geçişsizliğe delalet ediyor gibidir, konuşanın konuşmayı (konuşma dili olarak Türkçeyi) bilmediğini düşündürür.5

+DIr’ın konuşma dili/yazı dili ayırt etmeksizin yadırgatmadan kullanılabildiği bir-iki bağlam daha var ki bunlardan biri aslında yine geniş zaman değerine bağlı:

Çamaşırdır, kirlenir.
Arabadır, bozulur.

Bu iki örnekte özellikle bir doğa varsayılıyor ve zorunsuz bir gelişme söz konusu nesnelerin doğalarına bağlanarak olağanlaştırılıyor. Bu tür kullanımlar geniş zamanlı sözcelerin konusunun eşyanın tabiatı, “doğa” olduğunu gösteriyor. Bu yüzden olsa gerek, Türkçede metafizik soruları +DIr’sız soramıyoruz: “Dil nedir?”, “İnsan nedir?” yerine “Dil ne?” ya da “İnsan ne?” diyemiyoruz. Buna karşılık diyalog esnasında bilmediğimiz bir şeyi “ne?” diye sorabiliyoruz:

-Kedi karosere sıkışmış, çıkarana kadar akla karayı seçtim.

-Karoser ne?

Tabii bu durumda “nedir?” diye de sorulabilir, kulağımızı tırmalamaz.

Bir de bağlaç (özellikle “ve”) değeri taşıdığı bir kullanımı var:

Kitaptır, defterdir, kalemdir, ne ihtiyacı varsa okul açılmadan alalım.

+DIr’ın varlığı ile yokluğu (Ø) arasındaki ilişkiye, hangi hallerde kullanılıp hangi hallerde düşürülmesinin daha iyi olduğuna dair, Ceyhan Temürcü’nün anmış olduğum tezinden yararlanarak, genel bir ölçü belirlemeye çalışırsak şöyle diyebiliriz: Esas olarak geniş zamanlı (isim cümlelerinde +DIr’lı) versiyon, önermeyi (tartışmaya açık olmayan) nesnel bir olgu olarak sunarken, şimdiki zamanlı (isim cümlelerinde +DIr’sız) versiyon önermeyi söylem öznesinin (konuşan kişi) zaman ve mekânda demir attığı noktalara bağlı, kişisel olarak sahip olduğu bilgiye dayalı zorunsuz bir kesinlik olarak sunar:6 “İstasyon yakındır” ile “İstasyon yakın” cümleleri arasındaki fark budur. İlkeyi başka türlü ifade etmeye çalışırsam: Öznenin önermedeki doğruluğun sorumluluğunu kişisel olarak üstlendiği durumlarda isim cümlelerini +DIr’sız bitirmek daha iyi.

Gelelim çeviriye. Çeviride özellikle replik, diyalog, vb konuşma diline özgü durumlarda +DIr’ın kullanılmamasının daha iyi olduğuna şüphe yok. Ama kurmacadışı metinlerde de isim cümlelerinin bağlama göre +DIr’sız çevrilmesi daha iyi olabiliyor. Örneğin şurada hem açıkça şimdiki zaman söz konusu hem de önermenin doğruluğu öncelikle konuşanın bilgisine dayalı:

We call this human epoch the Anthropocene, but in fact this crisis has nothing to do with humans as such.
İçinde bulunduğumuz insan çağına Antroposen adını veriyoruz, ama bu krizin aslında insanın insan oluşuyla doğrudan bir ilgisi yok.

Önermenin sorumluluğunu konuşan özne aldığı için +DIr’ı atmanın daha iyi olmasına şu cümle güzel bir örnek olabilir:

Bir de şu husus önemlidir: Cinsellik eğer bastırılıyorsa, bunun sözünü etmek bile insanların bu bastırmaya karşı oldukları anlamına gelir. Bu dili konuşan kişi, mütevazı bir biçimde de olsa, gelecekteki özgürlüğün koşullarını hazırlamaktadır.

2) Birleşik Zaman Olarak

Buna karşılık, isim cümlelerinde DIr’ın üçüncü tekil dışındaki şahıslarla birleşik zaman gibi çekildiği durumlar var: Örneğin “Dayanıklıyımdır” diyebiliriz; biraz açalım:

Dayanıklıyımdır, hemen pes edeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Burada isim cümlesinin yüklemi 1. tekil şahıs ekiyle şimdiki zamanda çekildikten sonra -DIr ile bir bileşik çekim oluşturulmuştur. Örneği başka türlü kurduğumuzda yine değeri geniş zamana çok yakın duruyor:

Beni şimdi böyle nefes nefese görüyor olabilirsiniz ama normalde dayanıklıyımdır, bu kadar çabuk yorulmam.

Bu birleşik zaman çekiminin değeri şimdiki zamanı geniş zamana yaklaştırmak gibi görünüyor, çünkü ek’in şimdiki zaman fiil çekimlerine de ulandığı oluyor:

Dönemin popüler yazarlarından olduğu için kitapları binlerce satıyordur, ancak Rifat Efendi telif gelirini çarçur eder, oturduğu köşk haraç mezat satılır.

Bu tür örneklerde özet/tarihsel anlatı işleviyle kullanılan geniş zamanın bir parçası olduğunu düşünebiliriz -DIr’lı birleşik çekimin. Şimdi bu durumun daha da belirgin olduğu bir örnek vereyim:

Gözlem esnasında kurulan söylem

Adamın kıyafeti bir ilginç. Hep aynı yerde duruyor. Elindeki dergiyi karıştırıyor gibi yapıyor. Geleni geçeni fark ettirmeden izliyor. Ne bir şey içiyor ne de tuvalete gidiyor. Hali tavrı anlaşılır gibi değil.

Tahkiye eden söylem

Adamın kıyafeti bir ilginçtir. Hep aynı yerde durur. Elindeki dergiyi karıştırıyor gibi yapar. Geleni geçeni fark ettirmeden izler. Ne bir şey içer ne de tuvalete gider. Hali tavrı anlaşılır gibi değildir.

Tahkiyeyi, kimi kullanıcıların yadırgadığı ama kişisel olarak benim dil duyguma aykırı gelmeyen, -Dır’lı birleşik zamanla da yapmak mümkün:

Adamın kıyafeti bir ilginçtir. Hep aynı yerde duruyordur. Elindeki dergiyi karıştırıyor/karıştırır gibi yapıyordur. Geleni geçeni fark ettirmeden izliyordur. Ne bir şey içiyor ne de tuvalete gidiyordur. Hali tavrı anlaşılır gibi değildir.

DIr’ın isim ve fiil cümlelerinde önemli bir işlevi daha olduğunu gözlemliyoruz: Tahmin bildirir.

– Sence nasıl film?

– Valla daha izlemedim, ama X çektiğine göre, güzeldir herhalde. (Karş. şimdiki zaman değeri: “Valla izledim, çok beğendim, zaten X çekmiş, çok güzel.”)

Bu tahmin değeri birleşik zaman çekimlerinde de kendini gösterir:

– Sence gelmiş midir eve?

– Gelmiştir.

Fakat birleşik zaman çekimlerinde, özellikle öğrenilen geçmiş zamanla birleştiğinde, -DIr’ın bir başka önemli değeri var – “tarihsel saptama”, “tespit” diyebileceğimiz bir değerle kullanılır:

Haldun Taner’in adı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Kadıköy’deki sahnesine verilmiştir.

Bu tarihsel saptama kullanımı, -miş’li geçmiş zaman da denen öğrenilen geçmiş zamana bilinen geçmiş (-di’li) zaman değeri, yani bir şekilde başkasından duyulmuş (ya da sonradan fark edilmiş) olana kesin bilgi değeri kazandırır. Bir başka deyişle, söylem öznesinin gözüyle görüp yakinen bilmediğini, duyduğunu ya da okuduğunu haber olmaktan çıkarıp tarihe yerleştirir. Vurguyu söylem öznesine taşırsak bu gözlem şöyle de ifade edilebilir: -DIr’lı birleşik zaman çekimi sözün muhatabına başka türlü konum alma imkânı bırakmaz; olguyu konuşanın altını çizdiği nesnel bir yorum haline getirir: Konuşan, öne sürdüğü yargının sorumluluğunu üstlenir ve olgunun sahiciliğinin kefili olur.7 Yukarıdaki örnek üstüne düşünürsek; konuşan, daha doğrusu cümleyi kuran, yazan özne olaya bizzat şahit olmamıştır, belki yaşı yetmiyordur, ama binanın üstündeki tabelayı görmüştür, bu artık onun için geçmişe dair kesin bir bilgidir.

-mIşDIr’ın bu değeri özellikle tarihsel bilgi aktaran metinleri çevirirken işimize yarıyor. Diyelim ki 18. yüzyılda bir olayın anlatıldığı 20. yüzyılda yazılmış bir paragrafın çevirisinde -Dİ’li geçmiş zamanı (bilinen geçmiş zamanı) kullanmak tuhaf durabiliyor: Konuşma öznesinin kendi gözleriyle görmediği bir olayı “yaptı, etti” diye anlatması kesinlik değeri içerdiği için bu tür cümleleri, mIşDIr’lı cümlelere dönüştürmek daha doğru oluyor. Bir başka örnek:

Platform tekelleri, kamusal alanda var olma deneyimini daha ince şekillerde de zayıflatıyor. Özellikle 2016 ABD başkanlık seçiminin ardından, hayatlarının çoğunu parçalı sosyal medya topluluklarında yaşayarak harcamayı seçtiği için halkı suçlamak yaygınlaştı. Bize sadece hemfikir olduğumuz insanları dinlediğimiz, filtreli baloncuklar ve yankı odaları içinde yaşadığımız veya ümitsiz derecede saf olup sahte haberlerden etkilendiğimiz söyleniyor. Fakat bu, hâkim platformların kutuplaştırmaya yönelik yapılandırılmış bir tercihleri olması da dahil, pek çok bağlamsal sorunu görmezden gelmek demek. Facebook’un hedefi insanların sitede kalması, algoritmaları da bu hedefe ulaşmak için duygularımızı kullanmak üzere tasarlandı > tasarlanmıştır. Haber akışını, kullanıcıların siyasi görüşlerini onaylayan hikâyeler gösterecek şekilde düzenliyor, böylelikle onları tutmuş oluyor. Bu şirketlerin topladığı veri, bilgimiz veya rızamız olmadan incelikli bir tür düzenleme yapabilen bir mercek halini alıyor.

Altı çizili iki ifadenin ilkinde yazar bizzat şahit olduğu, gözlemleyebildiği bir gelişmeden söz ettiği için -Di’li geçmiş zaman kullanımı son derece yerinde duruyor ama ikincisinde dolaylı olarak bildiği, normalde Türkçede ancak öğrenilen geçmiş zamanla ifade edilecek bir durumdan söz ediyor ve bu öğrenilenin kesinlik içerdiğini belirtme ihtiyacı duyuyor, bu nedenle Türkçede -mIşDIr’la karşılamak daha iyi oluyor.

Konuşanın otorite veya kefil konumunu alması -DIr’ın gelecek zamanlı birleşik çekimlerinde de kendini hissettirir, örnek olarak “İstiklal Marşı”ndaki şu dizeleri hatırlayabiliriz:

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk‘ın
Kimbilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Tahmini, vaadi, ümidi “teminat”a, hakikate yaklaştıran bir sözceleme konumunu görmek zor değil burada.

 

1 Kökeni itibariyle DIr eki durmak fiilinden geliyor ve Eski Anadolu Türkçesi denen dönemde örneğin “yakın-durur” şeklinde kullanılıyordu. Zamanla idi, imiş, iken, vb çekimlerinden ve ne idüğü belirsiz gibi deyimlerden bildiğimiz arkaik imek (< ermek) fiilinin 3. tekil şahıs geniş zaman çekimi değerini kazanmıştır.

2 Bu örneği şu yazıdan aldım: Emel Sözer, “Türkçede ‘dir’ Biçimbiriminin Kullanım Alanları”, Bağlam, 1980, no. 2, s. 9-12.

3 Bu konuda ayrıca bkz. Ceyhan Temürcü, A Semantic Framework For Analyzing Tense, Aspect and Mood: An Application to the Ranges of Polysemy of -Xr, -DIr, -Iyor and -Ø in Turkish, Antwerp, 2007 (doktora tezi, https://pure.mpg.de/rest/items/item_405964/component/file_405963/content, son erişim: 14.10.2021), s. 142 ve s. 148 ve ötesi.

4 Bu örnek ve aşağıdaki bazı değerlendirmeler için şu yazıdan yararlandım: Başak Alango, “Le rôle de DIr dans l’organisation du message en turc standard contemporain”, Turcica, 1997, c. 29, s. 131-43.

5 Belki siyasetçilerin ister istemez resmi olan söylemini bunun istisnası sayabiliriz. Her söylediklerini hakikat serdeder gibi, otoritenin tartışılmaz hükmü gibi söylemek zorunda hissettikleri için kendilerini, söylediklerini geniş zamana yerleştiriyor olabilirler: “Türkiye Cumhuriyeti devleti muz cumhuriyeti değildir.”

6 Bkz. Temürcü, a.g.y., s. 152 vd.

7 Bkz. Mary-Annick Morel ve Selim Yılmaz, « Hypothèse sur la valeur du suffixe ‘DIr’ en turc contemporain », Vers une grammaire linguistique du turc – A la lumière des théories actuelles en linguistique française, haz. Arsun Yılmaz, Selim Yılmaz, Mary-Annick Morel, Multilingual, 2004, 22-33, s. 32.