Söyleşi: Damla Göl

Kuantum Adam’da Feynman’ın hayatına giriş yapıyoruz. Zamanın Kozmolojik Tarihi’nde ise entropiden kuantum mekaniğine uzanan bir yolculuk söz konusu. Yaptığınız çeviriler birbirini nasıl besliyor? 

Mehmet Moralı: O iki kitabın arka arkaya gelmesi tesadüf oldu, ama gerek ilgili konularda olması gerekse de benim mühendislik geçmişim yardımcı oluyor tabii ki. Öncelikle kaynak araştırmalarında, birincinin deneyimleri ikinciyi kolaylaştırıyor, birindeki terminoloji diğerini besliyor. Herkesin bir “bilgi havuzu” var, buna mesleki bilgiler, bilimsel bilgiler, dünyevi bilgilerin vs. dahil olmasının yanında, bizim meslek için, jargon, yani “sözcük havuzu” da önemli, bu yüzden benzer uzmanlık alanlarından çeviri yapmak mutlaka önemli oluyor. O kitaplarda avantajım, öncelikle editörün fizikçi olması bir de elimin altında bilimsel terimler sözlüğü ve fizik jargonunun bulunmasıydı.

Ondan önce de birçok tarih kitabı var çevirdiğim, onlarda da aynı şey söz konusu, tarihe biraz merakım da vardır, zaman içinde daha da aşinalık kazanılıyor, bildiğiniz olaylar karşınıza çıkıyor, falan. Bir süre sonra elinizin altında Roma imparatorları, Bizans imparatorları, Ortodoks patrikleri listesi, Anadolu’daki yerleşimlerin Yunanca ve Latince adları gibi listeler birikiyor, hatta İngilizceleştirilmiş Latince ve Yunanca adları otomatik çevirir hale geliyorsunuz.

Çevireceğiniz kitapları seçme süreci nasıl gerçekleşiyor? Çeviri teklifi götürdüğünüz veya çevirmeyi reddettiğiniz kitaplar oldu mu?

Mehmet Moralı: Bu biraz da geçirdiğiniz yıllara bağlı, belli bir birikim, kişilerle belli bir tanışıklık, aşinalıktan sonra, her iki şekilde de oluyor, ama genellikle bana bir kitap listesi öneriliyor, arasından seçiyorum ya da sevdiğim konular, yazarlar var, onlara yöneliyorum, mesela Jack London öykülerini yayınevine ben önermiştim, Ray Bradbury’yi çevirdiğim yayınevinin editörüyle de tanışıyorduk, biliyordu en sevdiğim yazarlardan biri olduğunu, oradan girdik. Diğerleri için, editörler de aşağı yukarı benim alanlarımı, eğilimlerimi bildikleri için ona göre öneriyorlar.

Reddettiğim kitap çok oldu, kimisini sevmedim, kimisi anlamlı gelmedi, bazen çok kalın ve zor kitaplar öneriliyor, satış şansı da az olunca, kaçıyorsunuz, öyle bir Bizans Tarihi önermişlerdi, bin üç yüz sayfaydı sanırım, bir sürü Latince, Yunanca özel isim var, yer ismi var, falan filan hepsi İngilizceleştirilmiş, çok iş çıkartacaktı ve çok da ayrıntılı olduğundan, daha çok uzmanına hitap ediyordu ve okuyucusu da az olurdu, o kadar uğraş, kitap 500 satsın, anlamlı bulmadım ve arkama bakmadan kaçtım.

Pek çok alanda kıymetli çeviriler yaptınız. Farklı türler, farklı üsluplar geçiyor elinizden. İki çeviri arasında nasıl bir dinlenme süreciniz oluyor? Yeni bir çeviriye nasıl hazırlanıyorsunuz?

Mehmet Moralı: Bu ilginç, her kitabın sonuna yaklaştığımda, “bu sefer en az bir hafta on gün yatacağım” diyorum, aslında haftada yedi gün çalışırım, alışmışım bir kere, kitap bitiyor, ikinci gün sıkıntıdan patlıyor ve yenisine başlıyorum. Ama mesai saatimi de aşmam, sabah 9:00-akşam 18:00, fazlası yoruyor, verim düşüyor, şişirmeye başlıyor insan, çok tehlikeli.

Hazırlığa gelince, bazen özel sözlükler ya da kaynak kitaplar edinmek gerekiyor, ayrıca mesela kitap fuarında gezerken ilginç bir sözlük görürsem alırım, başka bir dilde çok sözcük geçiyorsa o dilin sözlüğünü de almışlığım vardır. Latince, Almanca, İspanyolca sözlüklerim var. Bunun yanında, Fransızca deyimler sözlüğü, Anadolu kuşları sözlüğü, Latince hukuk terimleri sözlüğü gibi ilgili-ilgisiz en az 25 sözlüğüm var. Ayrıca, AnaBritannica özellikle tarih çevirenler ama genelde özel isimlerin Türkçesini bulmak zorunda olanlar için zorunlu. Ben severim ansiklopediyi, biraz da tabiat meselesi herhalde, ansiklopedide bir konuyu ararken, sayfayı açtığımda ilginç bir başlığa denk gelirsem, kaptırır okurum, sonra dallanıp budaklanır, bir bakmışım bir saat geçmiş. Bir de tabii çevbir-sohbet gibi bir online kaynak var ki paha biçilmez, ama internetteki diğer kaynaklar kuşkulu.

Çeviriye nasıl başladığınızdan, çevirmenliği bir meslek olarak benimseme sürecinizden biraz bahseder misiniz? Bu yolun henüz başında olanlara neler öğütlersiniz?

Mehmet Moralı: 1996 yılında, yani kırk yaşındayken, Bodrum’daki Turizm işletmeciliği deneyiminin bana göre olmadığına karar verip İstanbul’a dönmüştüm. Evvelce Mühendislik deneyimim de vardı. Birinde amir, birinde de memur olmuştum ve ikisi de hoşuma gitmemişti doğrusu. Piyasada tanıdığım kişiler vardı, kimisi ahbaplıktan, kimisi de okuldan. Onlar aracılığıyla bu amiri-memuru olmayan işi denemeye karar verdim. Zaten ezelden beri sonlu işleri severim, program yaparım, o sürede bitmezse sinirim bozulur, içimi sıkıntı kaplar. O yüzden bu işin tam bana göre olduğunu gördüm.

İleri yaşta başlamanın bir avantajı, belli bir dil, sözcük ve hayat deneyimine sahip olmak. Bir de o yaşta işinizi daha ciddiye alıyorsunuz, çünkü bu amiri-memuru olmayan, çalışma saatleri, yıllık tatili falan olmayan işte ciddiyet, disiplin çok önemli, bir ucunu bıraktınız mı, bir daha tutması zor oluyor. Benim bir avantajım da ek bir gelire sahip olmam, çünkü malum, alt yapınıza ve harcadığınız çabaya oranla getirisi az bir meslek.

Yolun başındakilere önerilerim, büyük ölçüde yukarıda yazdıklarımın özeti:

  1. Sevmediğiniz kitaptan kaçın, sıkılır iyi yapamazsınız, şişirirsiniz, size zararı dokunur.
  2. Mümkünse bildiğiniz konularda çalışmayı tercih edin, uzmanlaşın.
  3. Sözlük ve diğer kaynaklar çok önemli, karıştırın, üşenmeyin.
  4. Wikipedia’ya sakın güvenmeyin, Türkçesi büyük ölçüde üfürmedir, başka yerden doğrulayamıyorsanız, temkinli yaklaşın. Bu aslında bütün internet kaynakları için geçerli, çünkü oraya kaynaklar “saldım çayıra, mevlam kayıra” usulüyle konuyor, ne editör var ne hakem.
  5. Disiplinli çalışın, program yapın ve uymaya çalışın.
  6. Editörünüze saygı gösterin ve ondan saygı bekleyin.
  7. Kendinize güvenin, “bu kitabı en iyi ben çeviririm” derseniz, daha rahat çalışır, daha iyi iş çıkartırsınız. Ama boyunuzdan büyük işe de kalkışmayın, size gaz vermelerine izin vermeyin.
  8. Klasik çevirecekseniz, başlamadan başkasının çevirisini okumayın, etkilenirsiniz, başınıza iş açılır.
  9. Mesleki dayanışma çok önemli, Çevbir’i bırakmayın, arkadaşlarınızı da sokun.
  10. Yorulduğunuzda bırakın, akşam on beş-yirmi dakikada yaptığınız işi, ertesi sabah beş dakikada yaptığınızı göreceksiniz.
  11. Bu işten zengin olamayacağınızı biliyorsunuz her halde, ama bilmiyorsanız söyleyeyim, bir mucize olmazsa, çok para kazanamazsınız, o yüzden maddi gelirin yanında keyif alıyorsanız, mesleğinizle ilgiliyse, entelektüel tatmin sizin için önemliyse filan bu işi yapın.

Mehmet Moralı ile gerçekleştirdiğimiz diğer söyleşilere buradan ulaşabilirsiniz.