TUNCAY BİRKAN

İngilizcedeki en basit kelimelerden biri olan “or”un üç farklı şekilde çevrilebileceğini gözardı ediyor birçok çevirmen. Hayır hayır, “ya da”, “veya”, “yahut” seçeneklerinden bahsetmiyorum.   Bunlar çevirmenin dil tercihine bağlı seçimler ve hepsi de aynı anlama geliyor sonuç olarak. Bu üçü herkesin bildiği birinci karşılık benim sınıflamamda. Ama kimi bağlamlarda “or”u “yani” ile, kimi bağlamlarda da “yoksa” diyerek karşılamak gerekebileceği ihmal ediliyor çoğunlukla.  Nasıl mı?

İngilizce metinlerde özellikle yabancı kökenli sözcükler kullanılırken yanına İngilizcesi genellikle “or” denerek veriliyor. Mesela bir cümlede “katharsis or purification”   geçiyorsa, ikinci kelimeyi birincisinin İngiliz okuruna açıklanması olarak görüp “katharsis, yani arınma” demek gerek.

“Yoksa” seçeneği de bazen cümle başlarında kullanılan “or”lar için tercih edilebilecek, metnin Türkçeleşmesine katkıda bulunabilecek bir karşılık. Mesela “Did Platon believe that … Or did he believe that…” şeklinde giden iki cümlenin ikincisinin “yoksa” ile başlaması gerektiği çok açık. “Platon …na mı inanıyordu? Ya da …na mı?” Türkçe söyleyiş olarak kulak tırmalıyor. “Yoksa …na mı?” demek gerektiği açık.

“Or” gibi basit bir kelime bile bu denli farklı şekillerde karşılanabiliyorsa, bütün çevirmen ve çevirmen adaylarının en bildiklerini sandıkları kelime için bile sözlük tanımlarıyla yetinmemeleri, cümlenin Türkçede kulağa nasıl geldiğine dikkat etmeleri gerektiği açık bir biçimde anlaşılıyor.  Kelimelere cümle içindeki değerlerine göre karşılık bulmak gerekir (başka yerlerde de dile getirdiğim tezi tekrarlayayım: Çevirinin temel birimi  yani en küçük anlamlandırma birimi “kelime” değil, “cümle”dir. Çok bildik kelimelere bile bazen cümle öyle gerektiriyorsa bambaşka karşılıklar bulmamız gerekir) ki bu da özellikle Türkçe söyleyiş konusunda güçlü bir altyapıyı ve bir şeylerin yanlış gittiğine dair sezgi sahibi olmayı gerektirir, yoksa biraz yabancı dil bilen herkes, sözlüklere bakarak çeviri yapabilirdi.