Söyleşi: Damla Göl

Kapağıyla bile okuru aniden gerebilecek bir kitapla uğraşmak, nasıl bir süreçti? Cinayetler ve işkencelerin kelimelere dökülmesi sizin ruh halinizi nasıl etkiledi ve bu kitabı çevirmeye nasıl karar verdiniz?

Füsun Özlen: Bu kitapla, son yıllarda düzenli olarak çalıştığım Paloma Yayınevi’nin onu “gerçek suç öyküleri” dizisine katma talebi üzerine çevirmem için bana önermeleri sonucu tanıştım. İlk anda ilgimi çekti, çünkü seri cinayet işleme konusunda en avantajlı konumdaki meslek olarak doktorlar ve tıp camiasıyla yakın ilgim vardı. Yıllarca bir tıp yayınevinde çalışmış ve uzunca bir zaman da tıbbi çeviriler yapmıştım. Bu nedenle kendi aydınlanmam da söz konusu olduğundan ve ayrıca bir polisiye tutkunu olduğum için hemen kabul ettim.

Ancak çeviri sürecinde ruhen çok yorulduğumu itiraf etmeliyim. Zira kitapta yer alan örneklerin her biri birbirinden daha acımasız ve psikopat eylemler sergiliyordu. Bu katillerin sıradan ve sık rastlanan kişiler olmadığı, son derece hasarlı ruhlara sahip, adeta toplum dışı kişiler olduklarını görmek beni tek rahatlatan şeydi. Dolayısıyla da her meslekten olabilecek seri katillerin tıp alanını, işlerini kolaylaştırmak ve kolayca kaçabilmek için seçtikleri ortaya çıkıyordu. Yani kısacası, canımızı, sağlığımızı emanet ettiğimiz, Hipokrat yeminli sevgili hekimlerimizle hiç alakaları yoktu! Sonunda böylece kendimi de rahatlatarak bitirdim kitabın çevirisini… Umarım okuyanlar da aynı olumlu hislere ulaşırlar…

(2016)