Söyleşi: Damla Göl

Sosyal psikoloji alanındaki bu çeviride, psikolog Nüket Diner ile beraber çalıştınız. Böyle bir çevirinin zorlukları ya da kolaylıkları nelerdir? Terimlere karşılık bulurken nasıl bir yol izlediniz?

Nur Nirven: Çeviriye başlamadan önce kitabın tamamını okudum. Psikolojide bağlanma teorisinin kurucusu kabul edilen John Bowlby’nin yazı dilinde sıradan bir İngilizin veya Amerikalının anlamakta zorluk çekeceği hiçbir kelime, kavram, terim yoktu. Fakat Türkçeleştirmeye gelince işin rengi çok değişti. “Affect”, “apperception”, “self” gibi bazı kelimelerin anlaşılabilir Türkçe karşılığını bulmak epey zordu. Türkçe psikoloji literatüründe önerilen karşılıkları kullanmak yazarın amacını hiçe saymak gibi geldi bana. Bowlby kitabını hastalarına ithaf etmişti, yani konuyla çok içli dışlı olmayan insanlara. Önerilen Türkçe karşılıkları kalıp halinde alıp kullansaydım ortaya çıkan çeviri belki anlaşılırdı ama sadece belli bir zümre tarafından. Oysa Bowlby kitabını herkes anlasın diye yazmıştı. Psikolog Nüket Diner burada devreye girdi. Konunun özüne bağlı kaldı, anlam kayması tehlikesini savuşturarak dilini herkesin anlayacağı hale getirdi. Danışanlarıyla her gün konuştuğu dili tercih ettik. Zaten editörüm Âdem Beyaz’ın tercihi de her zaman bu yöndedir. Yazarın vermek istediği mesaja sadık kalmak ama anlaşılabilir kelimelerle Türkçeleştirmek.

Sosyal ve beşeri bilimler çevirileri yaptığım için terminoloji problemleri karşıma sık çıkıyor. Dediğim gibi, Türkçe karşılıkların pek bir anlam ifade etmediği durumlarla sık karşılaşıyorum. Çoğu masa başında üretilmiş köksüz karşılıklar. “Düşlem”, “duygulanım”, “tin” kelimeleri ben dahil birçok kişi için hiçbir anlam ifade etmiyor. Yerleşmiş terminolojiyi kullanmayı tercih ediyorum. Anlaşılmaz gibi gelen karşılıklarda da konunun uzmanlarından yardım alıyorum. Sosyal ve beşeri bilimler çevirileri araştırma gerektiren çeviriler. Sadece çeviri yapmıyorsunuz, bir kültürü başka bir kültüre aktarmaya da çalışıyorsunuz. En zor ama en keyifli yanı bu bence.

Çeviri süreçlerinizi nasıl geçiriyorsunuz, bu süreçte muhakkak yaptığınız şeyler ya da ritüelleriniz var mı?

Nur Nirven: Çeviri yaparken takıntı haline gelmiş bir endişeyi her zaman taşıyorum. Çeşitli gazetelerde ve dergilerde yıllarca muhabirlik ve editörlük yaptım. Bu nedenle tıpkı haber yazar gibi konunun özüne sadık kalarak, doğru düzgün ve anlaşılabilir bir dille anlatmak benim için önemli. Yine de çeviri yapmanın haber yazmaktan çok daha zor olduğunu söylemeliyim. Çevirmenlerin yasal haklarını korumanın dışında Çevbir, düzenlediği çeviri atölyeleriyle de bu konuda ciddi katkı sağlıyor. Neyi ne kadar doğru çevirdiğimi, ne kadar anlatabildiğimi görmem için yaptığım çevirileri üzerinden en az bir hafta geçmeden okumuyorum. Metne yabancılaşmam hatalarımı görmemi, düzeltmemi kolaylaştırıyor. Çeviride amacım “entellik” gösterisi yapmak değil anlaşılır cümleler kurarak iletebilmek. Bunu ne kadar başardığımı bilemiyorum tabii. Yanıtını editörüm ve çevirilerimi okuyanlar verebilir.

(2016)