Söyleşi: Damla Göl
Oyun yazarı kimliğiyle ön planda olan Arthur Miller, bu kitapta da betimlemeler ve sıfatlarla sahneleri canlandırmış. Bu üslup ve anlatım biçimini Türkçede inşa etmek bir zorluk yarattı mı?
Ramazan Güngör: Bildiğiniz gibi Fokus, Arthur Miller’in yazdığı iki romandan biri. Daha çok oyun yazarı olarak öne çıkan Miller, karakter inşa etmekteki başarısını romana da taşımış. Romanı okumaya başladıktan sonra karakterleri hemen yan tarafınızda yaşayan komşularınızmış gibi hissediyorsunuz. Bay Newman’ın sizi ara sıra çileden çıkarması biraz da bu yüzden. Bu kadar canlı çizilen karakterlerin olduğu son derece akıcı bir üsluba sahip bir romanı Türkçeye çevirmenin birtakım güçlükleri olduğu yadsınamaz ama çevirdiğiniz metne olan sevginiz ve duyduğunuz yakınlık bu zorluklar karşısında size güç veriyor. Dediğiniz gibi zorlayıcı metafor ve betimlemeler vardı romanda. Kimi zaman ana dili İngilizce olan birkaç arkadaşımla söz konusu bölümlerle ilgili görüş alışverişinde bulundum. Bunun çeviriye ciddi bir katkısı olduğunu söyleyebilirim. Kendilerine teşekkür ediyorum. Zaman zaman şiirselliğe kayan cümleler de vardı romanda. Kendim de şiir yazan biri olduğum için bu bölümleri çevirmekten ayrı bir keyif aldığımı söyleyebilirim. Miller’ın zengin ve akıcı anlatımını yakalamak için özellikle gayret sarf ettiğimi söyleyebilirim.
İkinci Dünya Savaşı ve anti-semitizm üzerine araştırma yapmanız gerekti mi? Ne tür kaynaklardan faydalandınız?
Ramazan Güngör: İkinci Dünya Savaşı sırasında tavan yapan Yahudi karşıtlığı hiçbirimizin yabancısı olduğu bir konu değil ama bunun Amerika’daki yansımalarından pek haberdar değildim. Özellikler Hıristiyan Cephesi (Christian Front) üzerinde biraz okuma yapmam gerekti. Ayrıca romanda geçen Peder Coughlin gibi karakterler üzerinde kısa araştırmalar yaptım. Mümkün olduğunca dönemin ruhu ile ilgili bilgilere de ulaşmaya çalıştım. Araştırmaları büyük ölçüde internet üzerindeki kaynaklardan yaptığımı söyleyebilirim. Romanın bir bölümde Walt Disney’in o yıllarda kullandığı animasyon betimleniyor. Söz konusu animasyonu bulabilmek için Walt Disney’in geçmişten günümüze kullandığı bütün animasyonları izlemek zorunda kaldım. Bunlar elbette biraz zaman alıcı şeyler ama aynı zamanda keyifli de…
Çeviri sürecine nasıl hazırlanıyorsunuz? Belirli çeviri ritüelleriniz var mı?
Ramazan Güngör: Çeviri sürecine öncelikle kitabı okuyarak ve okurken notlar alarak hazırlanıyorum. Sonra kitaptaki göndermeleri araştırıyorum. Fokus’un çevirisi epeyce uzun sürdü aslında. Bunun nedeni tam çeviriye başladığım sırada Almanya’ya taşınmamdı. Hayatımda meydan gelen bu ciddi değişim bazen haftalarca çevirinin başına oturamama neden oldu. Bu nedenle bazı bölümler arasında ciddi zaman aralıkları girdi. Kitabın editörü olan değerli dostum Bülent Doğan’ın özellikle kitabın ilk yarısı üzerinden büyük emeği var.
Genel olarak bir çeviri ritüelimin olduğunu söyleyemem. Geceleri çalışmakta zorlandığım için mümkün olduğunca gündüz otururum çevirinin başına. Tabii motivasyonum ruh durumuma ve en son kaldığım yere göre değişir. Metnin başına oturduğumda, eğer içinden çıkamadığım bir cümleyle uğraşmak zorundaysam öncesinde mutlaka bir yığın işle uğraşırım: Haberleri okurum, Twitter’dan gündeme bakarım vb. Bu aslında bir kaçış ama aynı zamanda da zihinsel bir hazırlık. Çeviri sırasında sık sık ayağa kalkıp evin içinde dolaşırım. Bazen bu kısa dolaşmalar, zihnin girdiği kısır döngüyü kırmakta son derece etkili olabiliyor.